Aşık İbreti
Asıl adı Hıdır Gürel olan Aşık İbreti, 1920 yılında Kayseri'nin Sarız ilçesine bağlı Kırkısrak köyünde doğmuştur. Dedeleri Malatya'nın Akçadağ ilçesinden göç ederek bu köye yerleşmişlerdir. Babası Ali, o dönemin zor koşulları altında köy köy dolaşarak meyve ve öteberi satarak ailesinin geçimini sağlamaya çalışmıştır. Annesi Sultan ise Hıdır henüz üç yaşındayken vefat etmiş, bu nedenle İbreti küçük yaşta öksüz kalmıştır. Babası, Hatice adında bir kadınla yeniden evlenmiş ve bu evlilikten Ali, Rıza, İbrahim, Sultan ve Meryem adında beş kardeşi dünyaya gelmiştir. Bu kardeşler hala hayatta olup yaşamlarını İstanbul'da sürdürmektedir.
Henüz 17-18 yaşlarındayken teyzesinin kızı Sultan ile evlenen İbreti, köşkerlik (ayakkabı tamirciliği) yaparak geçimini sağlamaya başlamış, daha sonra ayakkabı üretimi işine girmiştir. Üç yıl süren askerlik görevi sırasında babasını kaybetmiş, askerlik dönüşü Maraş’ın Afşin ilçesinde 18 gün gibi kısa bir sürede biçki ve dikiş öğrenmiştir. Sarız'a dönerek bu mesleği 18 yıl boyunca sürdürmüştür.
Aşık İbreti, bu süre zarfında saz ve söze büyük ilgi duymuş, geceleri gaz lambasının ışığında sabahlara kadar okuyarak kendini yetiştirmiştir. Sanatına olan tutkusu, onu derinlemesine bir bilgi birikimi ve edebi yetkinlik kazanmaya itmiştir.
İbreti, bu yoğun çalışma döneminde altı çocuk sahibi olmuştur: Sultan, Haydar, Hüseyin, Hıdır, Kemal ve Gülbeyaz. Ancak büyük acılar da yaşamış, kendi adını taşıyan oğlu Hıdır’ı henüz 34 yaşındayken, 1992 yılında kaybetmiştir. Diğer çocukları ve eşi Sultan, İstanbul'da yaşamlarını sürdürmektedir.
Geçim sıkıntısı çeken İbreti, çeşitli mesleklere yönelmiştir. Saz yapıp satmış, diş çekmiş, madencilik yapmış ve son olarak fotoğrafçılıkla uğraşmıştır. Madencilikte büyük bir başarı elde etmiş, kazdığı yerlerde yüzde seksen isabet kaydetmiş ancak ekonomik yetersizlikler nedeniyle bu işi sürdürememiştir. Bulduğu krom ve gümüşlü kurşun madenleri toprak altında kalmıştır. Sarız’da elektrik olmadığı için fotoğrafçılık işini de zor koşullar altında yürütmüştür.
1967 yılında Elbistan’a göç eden İbreti, burada fotoğrafçılık mesleğini sürdürmeye devam etmiştir. Ancak 1967’de Elbistan’da patlak veren ve Alevilere yönelik saldırılarla sonuçlanan olaylarda, fanatik bir grubun saldırısına uğramış, dükkanı tahrip edilmiştir. Kendisi canını zor kurtararak tekrar Sarız’a dönmüştür. Ancak geçim sıkıntısı nedeniyle İstanbul’a göç etmek zorunda kalmış ve 5 Kasım 1976 tarihinde vefat etmiştir.
Aşık İbreti, yaşamı boyunca zorluklarla mücadele etmiş, farklı meslekler edinerek ailesini geçindirmiş, aynı zamanda sanatını icra etmeye devam etmiştir. Onun yaşamı, Anadolu’nun zor koşulları altında sanatını sürdürmeye çalışan halk ozanlarının bir yansımasıdır. İbreti, bıraktığı eserlerle ve yaşadığı zorluklarla Türk halk kültüründe önemli bir yer edinmiştir.