Değme Felek Sözleri ve Hikayesi

Değme Felek türküsünün sözleri ve eser bilgilerini okuyabilirsiniz.

Değme Felek 184
Bugün benim efkarım var zarım var
Değme felek değme telime benim
Gül yüzlü cananı elden aldırdım
Ecel oku değdi gülüme benim
Değme felek değme telime benim

Lokman Hekim gelse sarmaz yarayı
Hilebaz dostunan açtık arayı
Ne köşkümü koydu ne de sarayı
Baykuşlar tünedi dalıma benim
Değme felek değme telime benim

Özlemi'yem başım dumanlı dağlar
Gözlerim yaşlı da içim kan ağlar
Güz ayları geldi bozuldu bağlar
Hazan yeli değdi gülüme benim
Değme felek değme telime benim
Sanatçı: Anonim
Değme Felek Türküsünün Hikayesi

Bir zamanlar Gümüşhane’nin köylerinden birinde, adı Muammer Badem olan genç bir şair yaşardı. O, şairlerin ve ozanların genellikle mahlaslarıyla tanındığı bir dünyada, hayatın ona çizdiği yolda "Aşık Özlemi" adını almıştı. Özlem, onun memleketine, köyüne olan derin sevgisini ifade ederdi. Herkesin bildiği gibi, bazen hayatın belirlediği yollar, kişinin kendi seçtiği yollardan daha güçlü olur.

Muammer, Gümüşhane’de lisede okurken, karşısına bir genç kız çıktı. O an göz göze geldiklerinde kalbi birden atmaya başladı. Kız da Muammer’in gönlünü kaptı ve aralarındaki muhabbet kısa sürede büyüdü. Okul çıkışlarında, buluşmak için kendilerine bir ağaç seçtiler. O büyük ve görkemli ağacın altında, sevgilerini yaşadılar. Günler, haftalar, aylar geçti ve Muammer’le kız arasındaki aşk büyüdü, lisenin son günleri yaklaşıyordu.

Muammer üniversite sınavlarına hazırlanmaya başladı ve büyük şehre gitme hayali kuruyordu. Kız, okul bittikten sonra hayatın evlilikten ibaret olduğunu düşünürken, Muammer büyük şehirde üniversite okuyacak ve aralarındaki mesafe giderek açılacaktı. Ayrılmak zorunda kalsalar da, Muammer sevgilisini unutmayacağına, gözlerinin sadece ona ait olacağına söz verdi. “Büyük şehirde çok şey göreceğiz, ama sana söz olsun, seni unutmayacağım” diyerek, ayrıldılar.

Muammer üniversiteyi kazanarak Ankara’ya gitti. İlk yıl çok hızlı geçti. Yaz tatili geldiğinde, aileler tanıştı ve nişanlandı. Ancak, üç ayın çabuk geçtiği Eylül ayında Muammer tekrar üniversiteye dönmek zorunda kaldı. Bu süre zarfında, Muammer şiirler yazdı, türkü söyledi, bağlamasıyla melodiler yarattı. Ancak Türkiye’nin karmaşık siyasi ortamında, Muammer'in sözleri yanlış anlaşılabilirdi.

12 Eylül döneminde, Muammer’in şiirleri ve türküleri, siyasi içerikli suçlar olarak algılandı ve hapiste yargılanmaya başladı. Mahkeme süreci, Muammer’in ailesini perişan etti. Ailesi, kızı Ümmü’yü bir devlet memuruyla evlendirdi ve Muammer’in haberlerini artık az duymaya başladılar. Mahkeme yıllarca sürdü ve Muammer’in suçsuzluğu sonunda anlaşılmasına rağmen, üniversite hayatı sona erdi.

Köye döndüğünde, Muammer sevdiği kızı Ümmü’nün evlendiğini ve bir başkasının karısı olduğunu gördü. İçindeki özlem ve acı, Muammer’i derinden etkiledi. Sinesine taş basarak, büyük şehre dönmeye karar verdi. Bağlaması ve sesiyle, yeni bir hayat kurmaya başladı.

Zamanla Muammer’in ismi duyulmaya başladı. Radyoda konuk olarak yer aldı ve burada, hiç kimsenin duymadığı bir türkü seslendirdi. Bu türkü, sevdiği ve kaybettiği Ümmü için yazılmıştı. O günlerde, Muammer "Aşık Özlemi" olarak anılmaya başladı. O, özlemden çatlamış bir adam olarak, köyünde sevdiği yeri, kızı ve acısıyle birlikte yaşıyordu.

Yorumlar

İlk yorumu yapın

Yorum Gönder

Bu site, size daha iyi bir deneyim sunmak için çerezler kullanmaktadır. Sitemizi kullanmaya devam ederek çerezleri kabul etmiş olursunuz. Detaylar için tıklayınız.

whatsapp icon WhatsApp ile Paylaş